25 Temmuz 2018 Çarşamba

Bu Bir Roman Değildir

Bu Bir Roman Değildir

David Markson

Çeviren: Suzan Sarı



   Şu anda Modern Yazarlarda çok moda olan bir Deney yapmaya çalışıyorum, deney de şu: Hiçbir şey hakkında yazmak.
—Jonathan Swift



Yazmayı bırakmak yazara oldukça çekici geliyor.

Yazar hikaye uydurmaktan harap bitap düşmüştür.

Lord Byron ateşli romatizma, tifüs, üremi ya da sıtmadan öldü. Ya da kanamasını durdurmayan doktorları tarafından kazara öldürüldü.

Stephen Crane 1900’da tüberkülozdan öldü. Sıradan modern bir hayat sürmüş olsaydı İkinci Dünya Savaşına kadar yaşardı.

Bu sabah yürüyerek çöpçülerin çöplerini attıkları yere gittim. Tanrım, muhteşemdi.
Diyor Van Gogh bir mektubunda.

Yazar bir o kadar da karakter icat etmekten bıkmıştır.

Bertolt Brecht inmeden öldü. Canlı canlı gömülme korkusundan ölü olduğu ilan edildiği anda kalbinin  bir kamayla deşilmesi sözünü de aldı. Başındaki bir doktor da aynen böyle yaptı.

Bay Coleridge, ağlamayın. Haşhaşın size bir faydası varsa bunu değerlendirmelisiniz, neden bunu kaçırasınız ki? Wilkie Collins’in annesi sordu.

William Blake akıl almaz bir pislik içinde yaşadı ve hayatında neredeyse hiç banyo yapmadı. Bay Blake’in derisi kir tutmazdı diye ekledi karısı Catherine.

Onların yaşındayken Rafaello gibi resim yapabilirdim. Ama onlar gibi çizmeyi öğrenmek ömrümü aldı. Dedi Picasso, bir çocuk resimleri sergisinde.

Hikayesinde herhangi bir derinliği olmayan bir roman, Yazar bir yolunu bulmalıdır.

Ve karakter olmadan. Hiç.

Globe Tiyatrosu 29 Haziran 1613’te yanıp kül oldu. Acaba Shakespeare'in gün yüzüne çıkmamış yeni oyunlarından biri de orada yanmış mıdır?

Albert Camus, William Faulkner’la tanıştırıldığında: Adam bana üç kelime etmedi.

Nietzsche peş peşe gelen inmelerden öldü. Ama sonu, ve deliliği, neredeyse kesinkes frengidendi.

W. H. Auden bir keresinde Barselona’da bir parkta kamusal alanda işediği için tutuklanmıştı.

Frans Hals bir keresinde karısını dövdüğü için tutuklanmıştı.

Olay örgüsüz. Karaktersiz.

Yine de okura sayfayı çevirtecek kadar baştan çıkarıcı.

Globe Tiyatrosu felaketinde kimse yaralanmadı. Kimsenin külot pantolonu yanmadı ama kayıtlarda yangının bir maşrapa birayla söndürüldüğü yazıyor.

Dickens karısından boşanarak Viktoryen Londra’sını şaşkınlığa uğrattığında mevzunun bir aktrisle ilgili olduğunu yayan Thackeray’dı. Dickens onunla yıllarca konuşmadı.

Gath’te söyleme, Askelon’un sokaklarında yayımlama.

George Santayana,  Moby Dick’i okurken: atlaya atlaya gitmem rağmen ortasında takılıp kalmıştım.

Miletli Thales bir spor müsabakası izlerken koltuğunda öldü.

Ama Monsieur Beyle’yi iyi tanırdım, ve o başyapıtları onun gibi bir avarenin yazmış olabileceğine beni asla ikna edemezsiniz. Dedi, Sainte-Beuve

Aksiyonsuzluk, Yazar bunu ister.

Bu da olaylar dizisi olmadığı anlamına geliyor.
Bu da belirli bir zaman akışı olmadığı anlamına geliyor.

Ama yine de buna rağmen başka yere varmak.

Eski karıların hikayesi, Sokrates anlattı, Thales sürekli yıldızlara bakmakla o kadar meşgulmüş ki bir keresinde bir kuyuya düşmüş. Ve çamaşırcı kadınlar bile gülmüş ona.

Genç John Donne genelde Jack Donne olarak anılırmış.

Oedipus gözlerini oyar, Jocasta kendini asar, ikisi de suçsuz; oyunun uyumlu bir sonu var. Diye yazdı Schiller.

Verdi inmeden öldü.

Puccini gırtlak kanserinden öldü.

Gerçekten de bir başlangıç, bir orta ve bir sonla.

Sonundaki bir parça üzüntüyle bile olsa.

John Keats hangi lapadan yerdi? Diye sordu Browning.

Fakir bir adama nazik davranmanın anlamı nedir? Diye sordu Cicero.

Bertrand Russell o kadar beceriksizdi ki, fiziksel olarak, bir çay bile demleyemezdi.
Immanuel Kant bir tüy kalemini bile sivriltemezdi. John Stuart Mill bir düğümü zar zor atardı.

Altıncı yüzyıl efsanesi, Aziz Luke’un ressam olması. Ve Bakire Meryem’in portresini yaptı.

Tartini'nin kemanı. Öldüğünde kutusunda kırılan.

Brahms ısrarla çok kısa pantolon giyerdi. Bazen gerçekten makasla paçalarından alırdı.

Dekoru olmayan bir roman.

Sözümona mobilyalar da olmadan.

Ergo tasvirler olmayan bir son anlamına geliyor.

André Gide ciğerlerindeki bir hastalık yüzünden öldü. Aeneid’ı yeniden okurken ölüm döşeğinde.

Masaccio fresklerinin kopyalarını yapıyorlardı,Santa Maria del Carmine’de genç çıraklar, o zaman Michelangelo, Pietro Torrigiano’un işçiliğinin eleştirmişti:Kemik ve kıkırdaklar bisküvi gibi dökülüyordu, Torrigiano diyecekti daha sonra Benvenuto Cellini’ye. Michelangelo'nun burnu yeniden.

Goethe, Byron için çağımızın en büyük dahisi, dedi. Byron, Goethe için çağımızın en büyük dehası dedi.

Ivan Turgenev, on dokuz yaşında,  bir gemi güvertesi yangını sırasında: Kurtarın beni! Annemin tek oğluyum!

Lesbia adını verdiği ama gerçek adı muhtemelen Clodia olan bir kadını seven Catullus. Cynthia adını verdiği ama gerçek adı muhtemelen Hostia olan bir kadını seven Propertius. İkisi de dolu dolu iki bin yıl önce.

Gustav Mahler kalp zarı iltihabından öldü.

Louis-Ferdinand Céline beyin anevrizmasından öldü.

Ağır basan merkezi güldüleri olmayan bir roman, Yazar ister

Bu yüzden ne çatışma ne de yüzleşme, aynı şekilde.

Rudolph Kreutzer hiçbir zaman Kreutzer Sonata çalmadı.

Thomas Aquinas’ın vaat ettiği Cenneti yücelten hazlardan biri: işkence edilip yakılırken mahkumları yukarıdan izlemek.

Samuel Beckett ve Alberto Giacometti’nin arkadaşlığı.

Richard Strauss: Neden bu şekilde yazmak zorundasınız? Yeteneğiniz var. Paul Hindemith: Bay Profesör, siz kendi müziğinizi yapın, ben kendi müziğimi yapayım.

Porto d'Ercole. Caravaggio’nun öldüğü yer. Büyük ihtimalle sıtmadan. Bir meyhanede.

Georgia O'Keeffe kör öldü.

Hamlet, Danimarka Prensini izledim ama artık eski oyunlar bu zarif yaşımda midemi bulandırmaya başladılar. Der John Evelyn'in günlüğünde, 26 Kasım 1661 sayfası.

Hiçbir toplumsal tema olmadan, örneğin toplum resmi olmadan.

Hiçbir çağdaş tavır veya ahlak tasviri yok.

Kategorik olarak, siyasetsiz.

Amiyane ve soluk, Ruskin, Rembrandt’ı azlederken. Dostoyevski’nin kardeşi derdi, Malraux ona.

Nedeni her ne ise, Jean Sibelius hayatının son otuz yılında tek nota yazmadı.

Kierkegaard akciğer enfeksiyonundan öldü. Ya da omurgasındaki bir hastalıktan.

Karl Barth’ın kanısı: Melekler yalnızca Tanrıyı överken Bach çalabilir, kendi aralarında Mozart çalarlar.

 Theophrastus flüt sesinin siyatiği iyileştirdiğini iddia etmişti. Epilepsiden bahsetmeye bile gerek yok.

Alexander Pope ödemden öldü.

John Milton guttan öldü.

Theophrastus flüt sesinin onu da iyileştirdiğini söylemişti.

Hiç kimse bir kadının kalçasını Boucher’den iyi resmedememiştir dedi, Renoir.

Tamamı sembolsüz bir roman.

Naples’lı Robert: Giotto, yerinde olsam bu sıcakta resim yapmaya bir süre ara verirdim.Giotto: Ben de, emin ol- senin yerinde olsam.

Matthew Arnold Liverpool’da bir tramvaya yetişmek için koşarken kalp krizinden öldü.

Among Dickens'ın çocukları: Alfred Tennyson Dickens. Henry Fielding Dickens. Edward Bulwer-Lytton Dickens. Walter Landor Dickens. Sydney Smith Dickens.

Walt Whitman'ın erkek kardeşleri: George Washington Whitman. Andrew Jackson Whitman. Thomas Jefferson Whitman.

 I. Elizabeth  Cambridge Üniversitesini ziyaret ederken Yunanca bir ders verdi. Ve ardından öğrencilerle daha az resmi şekilde Latince sohbet ettiler.

Thomas Mann damar iltihabından öldü.

Anne Hathaway’in okuyamadığı olasılık.

Anne Hathaway.

Gerçek olma ihtimali çok düşük bir söylentiye göre Columbus Yahudiydi.

Uzay mavidir ve kuşlar oraya doğru uçar. Dedi Werner Heisenberg.

Nihayetinde bir konusu bile olmayan bir sanat eseri, Yazar ister.

Konusu olmayan bir sanat eseri yoktur, dedi Ortega.

Roman bir hikaye anlatır, dedi E. M. Forster.

Yapabiliyorsan övünmek sayılmaz, dedi Dizzy Dean.

Xenocrates karanlıkta pirinç bir çanağa çarpıp tökezledi ve kafatasını kırarak öldü.

Büyük kümbeti inşa ederken Floransa katedralinin en yüksek yerlerinde birinde Brunelleschi’nin inşa ettiği geçici bir restoran ve şarap evi vardı, böylece işçiler öğle yemeği için pazarlık etmek zorunda kalmadılar.

Maxim Gorky tüberkülozdan öldü.

Yoksa Stalin tarafından mı öldürüldü?

Baudelaire felç geçirip frengi yüzünden konuşma yetisini kaybettikten sonra öldü.

Hasta ve yorgundum. Fiyorttan bakarak dikildim Güneş batıyordu. Bulutlar kırmızı renkti. Kan gibi. bir çığlık sesi duydum sanki. Dedi Edvard Munch.

Ancak bir deli tarafından yapılabilirdi bu resim. Dedi, Munch aynı resimden bahsederken.

Pico della Mirandola, daha otuz bir bile değilken anlaşılamayan bir ateşten öldü.

William Butler Yeats kalp yetmezliğinden öldü.

Öldüğü gün soğuk karanlık bir gündü.

Leigh Hunt bir keresinde Charles Lamb’in  Chapman's Homer’ını öptüğünü gördü. Henry Crabb Robinson bir keresinde Coleridge’in Spinoza’yı öptüğünü gördü.

Lamb aslında insanların okumaya başlamadan önce şükür duası etmemesine şaşırmış gibi yapmakla tanınırdı.

Horse Cave Creek, Ohio, Ambrose Bierce burada doğdu.

Giorgione muhtemelen vebadan öldü.

Ninon de Lenclos.

Matthias Grünewald’un ıssız, melankolik hayatı. Aklı tamamen başında mıydı?

Yazar aklındakini gün ışığına çıkartabileceğini mi düşünür?

Ve herhangi bir okuru olacağını mı umar?



0 yorum:

Yorum Gönder